28 Haziran 2010 Pazartesi

Martin Lindstrom



Tüm dünyada "Brandmaker" (Marka Yaratıcısı) olarak tanınan ve Amerikanın en büyük 30 firmasına danışmanlık yapan marka ve pazarlama gurusu Martin Lindstrom'un hepimiz gibi daha fazla nasıl satarımın cevabını arıyor. Bu bağlamda hepimizin sorduğu sorulara faklı bir bakış açısı sunuyor. Günümüzde piyasaya sürülen 10 yeni ürünün neden sadece bir tanesi pazarda tutunurken diğerleri kaybolup gidiyor? Bizim için olmazsa olmaz dediğimiz markalar nasıl oldu? Reklamlarına harcanan milyarlarca dolara rağmen tüketiciye bir anlam ifade etmeyen markalara karşılık, iPod’un beyaz kulaklıklarla dans eden gençleri nasıl milyonların sevgilisi olabiliyor?


Lindstrom’a göre tüketicinin gerçekten ne istediğini anlamak için, onları dinlemek, saha analizleri yapmak ya da milyarlar harcanarak yapılan modellemeler, analizler yeterli değil. Çünkü tüketici uzun zamandır söylediğini yapmıyor, inkâr ettiğini kucaklıyor. Bu yüzden Lindstrom ve araştırma ekibi kaynağa, yani beyine giderek satın alma kararlarının nasıl verildiğini ölçüyor, inceliyor.

Kitaba ismini veren “buy-ology” terimi, alışveriş yaparken vücudumuzun gerçekte neler hissettiğini ve neler istediğini anlama bilimi anlamına geliyor. Kısacası tüketiciler bilerek ya da bilmeyerek bize yalan söyleseler de, beyinleri hep doğruyu söylüyor.


Lindstrom’un pazarlama önerileri;

1. Tüketicinin aklında yer etmek isteyen markalar, etkileyici bir hikaye anlatmalılar. Böylece tüketicinin aklında daha uzun süre kalırlar.

2. Marka, kendine bir ritüel yaratmalı.

3. Gelecekte batıl inançlara oynayan markalar çok satacak. Bunu bilerek markaları konumlandırmakta fayda var.

4. “Beni al” şeklinde iletişim değil, gizli iletişim önemli.

5. Markayı oluştururken en güçlü duyunun ses olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugün ise markaların yüzde 33’ü göze hitap ediyor.

6. Gelecekte logolar önemini kaybedecek.

7. Marka, güçlü düşmanla daha çok güçlenir.

8. Marka, aidiyet yaratmalı.

9. Merkez haline gelmek önemlidir. Starbucks’ın yayılmacı bir politika ile iz bıraktığını unutmamak gerekiyor.

10. Ritüel oluşturun. Grona birası,limonla birayı birlikte içme geleneği başlattı ve bu şekilde ünlendi.

11. Görkemli görünmeye önem gösterin. Markanız büyüklüğünüzü, büyük düşündüğünüzü yansıtmalı.

12. Gizemli görünün. Coca Cola, KFC gibi şirketlerin özel açıklanmayan tarifleri var. Bunun için, şirketlerin de kimseyle paylaşmadıkları sırları olmalı.

13. Misyonerleriniz olmalı. Markalarınızı tanıtan, kulaktan kulağa sizin hakkınızda düşünen misyonerlere sahip olmalısınız.


26 Haziran 2010 Cumartesi

Ortaklık Kurmadan Önce Kendinize Sormanız Gerekenler


Ortaklık, bireysel girişim ve çabalara nazaran daha avantajlı olan durumlarda birden çok kişinin veya kurumun imkânlarını bir araya getirerek birlikte bir teşebbüs oluşturmasıdır. Sizi ortaklığa iten ve bireysel girişiminizden daha avantajlı durumlar yaratacak nedenler nedir?

1- Kendi işinizi kurmaya gerçekten hazır mısınız?

2- Ortaklık kurmadan önce çevrenizde başarılı ve model olarak gördüğünüz şirketlerin ortaklarına ortaklık ile ilgili düşüncelerinizi sordunuz mu?

3- Çevrenizde ortaklığı yeni bitmiş kişiler var mı? Var ise bu kişilerin ortaklık üzerine deneyim ve fikirlerini aldınız mı?

4- Ortağınızın ortaklığa katacağı değer nedir?

5- Siz, ortaklığa ne değer katacaksınız?

6- Ortağınızın ortaklığa katacağı değerin para ile ölçülmesi mümkün müdür? Mümkün ise ortaklık kurmak mı yoksa ortağınızın niteliklerine sahip bir kişi ile parasını vererek çalışmak mı daha avantajlı?

7- Ortağınızın ortaklığa katacağını düşündüğünüz değer ortada yok ise ne olacak?

8- BİZ ya da BEN kelimelerinden hangisini daha çok kullanıyorsunuz?

9- Ortakların işe aynı saatte başlayıp aynı saatte bitirmeleri gerekli mi?

10- İş planınız var mı? Ortaklığı kim yönetecek? Patron ya kim? Başkan, Lider kim? Her ortak mı? Bu mümkün mü?

11- Ortaklardan birisinin daha ön plana çıkmasını diğer ortaklar hazmedebilecek mi?

12- Ortakların ortaklık dışında başka işleri de olacak mı? Evet ise bu nasıl olacak?

13- Kim ne iş yapacak? İş bölümü net bir şekilde yapıldı mı?

14- Ortaklık konularını ve sorunlarını eşleriniz ile paylaşacak mısınız? Eşlerinizin ve ailenizin ortaklık konuları hakkında bilgilendirilme düzeyleri hangi noktada olacak?

15- Ortaklık konularını ve ortağınız ile yaşadınız sorunları çevreniz ile paylaşacak mısınız?

16- Çalışanlarınıza ortaklık sorunlarını yansıtmamaya gereken özeni gösterecek misiniz?

17- Ortaklığa yeni ortaklar alınacak mı? Alınacaksa bunun kriterleri nelerdir?

18- Ortaklığın gelirleri ve giderlerinin hepsi kayıt altında mı? Bunların kaydını kim tutacak? Kim denetleyecek? Ortaklık kasasından her ortak istediği her an istediği miktarda para alabilecek mi?

19- Gelir ne şekilde paylaşılacak? Ne gelirse kardeş payı mı olacak? Bir ortağın işlerin ortaklığa getirilmesi ve hatta getirilen işlerin de yerine getirilmesi konusunda emek ve yetenekleri ile daha da öne çıkması durumunda o ortak ile ilgili daha farklı bir gelir paylaşım uygulaması olacak mı?

20- Elde edilen gelirin paylaşılmayıp elde edilen karın sürekli olarak yeni yatırımlarda ve büyümede kullanılmasına bir ortak ister ise ne olacak? Azıcık aşım kaygısız başım diyen bir ortak ile sürekli yeni yatırım ve büyüme hırsı olan bir ortağı hangi ortak noktada buluşturabileceksiniz?

21- İşler iyi gitmedi! Ortaklığı sona erdirmeye karar verdiniz. Mevcut müşteriler ve sahip olunan diğer değerler nasıl paylaşılacak? Ortaklık piyasada bir marka ile tanındı. Bu marka ortaklığın sona ermesinden sonra kime ait olacak?

22- Ortaklık adına taahhütte ya da tasarrufta bulunma(çek keşide etmek, sözleşme imzalamak, bir hakkı ya da malı devretmek vb.) konusunda tüm ortaklar mı yetkili? Yoksa sadece bir ortak mı yetkili(Örneğin Limited Şirket’te tek Müdür)? Ortakların anlaşamaması durumunda ortaklığın sona ermesine kadar olan süreçte ortaklığı kimin yöneteceği karalaştırıldı mı?

Girişimci ne yapmamalı?


1- Fikirde kalan girişimler: Durmadan yeni fikirler buluyorlar ama bu fikirleri pratikte hiç uygulamıyorlar. En çok kullandıkları cümle “Bunu daha önceden ben düşünmüştüm” Yatarıcılar ama eyleme geçemiyorlar.

Ne yapmalı? Harekete geçmeyi, cesareti ve organize etmeyi öğrenmeli. Ayağa kalkmadan yürünmez!

2- Başlayamayan girişimler: Başlamadan önce o kadar çok eksik gedik araştırması yapıp, o kadar çok plan kuruyorlar ki bir türlü başlayamıyorlar. Başlamak bitirmenin yarısıdır derler ama bu sözü onlar hiç duymamışlar. Hep başlamamak için eksik kalan bir iki şey vardır.

Ne yapmalı? Girişim asla kağıt üstünde yürümez. İşi kurmak ve başlamak gerekir. “Kervan yolda düzülür” der eskiler. Eksikler hep olur. Ve girişim çocuk gibidir, eksiği hep olur, hatta büyüdükçe daha çok eksiği olur ve daha çok ilgilenmek gerekir. Eyleme geçmeyi öğrenmeye kalkmayın, eyleme geçin!

3- Tembel girişimler: Her şey hazırdır, girişimci olmak patron olmaktır ve iş çalışmaya gelince işler karışır. Patron çalışır mı? O çalıştırır! Çalışmak zor ve yorucudur. Girişim başlamak üzeredir ama ilk bir kaç emekte hemen yorulunur.

Ne yapmalı? “Çok çalışmam lazım çok” Girişim yan gelip yatmakla yürümez. En çok patron çalışmalıdır. Patronun en çok çalışan işçi olmadığı girişim, girişim olmaktan çıkıp yatışım olmaya başlar. Yatışım da önce yanışım, sonra bitişim olur. Çok çalışmak lazımdır çok.

4- Korkak girişimler: Her şey hazırdır ama korkacak bir şeyler vardır. Kredi almak risklidir, dolar yükselmiştir, ekonomik kriz vardır, vergiler yüksektir, parayı mala bağlamak deliliktir, et fiyatları yükselmiştir, kar gelmiştir, şok şok şok v.s.

Ne yapmalı? Girişim için özveri ve cesaret gerekir. Korkak biri girişimci olamaz. Risk girişimcilikte hep vardır, hatta girişimcilik risk üstüne kurulmuştur. Risk yoksa girişimcilikte yoktur. Korkak girişim olmaz. Cesaretli olmalı ve risk almayı ve kaybetmeyi öğrenmeli. “Hiç hata yapmayan kişiler hiçbir şey yapmayanlardır.

5- Hedef kitlesini arayan girişimler: Yine fikir hazırdır ama müşteri kitlesine ulaşılamamıştır. Durmadan kanal araştırması yapılır ve müşteri aranır. Aranan müşteri bir türlü bulunamaz ve girişim başlayamaz. Müşteri nakit demektir ve müşteri olmadığı için nakit olmaz. Nakit olmayınca da girişim başlamaz. Yumurta tavuk hikayesine dönmüştür girişim.

Ne yapmalı? Girişim başlamadan hedef kitle bulunamaz. Eyleme geçilmeli. Olmayan bir ürün için müşteri bulunabilir mi? Önce girişim başlamalı sonra müşteri bulunmalıdır. Hiç alınmamış bir domain adresi günde 10000 ziyaretçiye nasıl ulaşsın? Müşteri bulmak girişimin en zor sürecidir. Eyleme geçmeli.

6-Anında köşeyi dönen girişimler: Mükemmel ve değişik fikir hazırdır ve girişim başlar. Hedef bir senede voleyi vurup bir numaraya oturmaktır. Bill Gates, Steve Jobs, ve Zuckerberg olmak bir senede olacak bir şey değildir. Tek bir fikir ve bir sene girişimciye yetmez. Böyle düşünmenin sonucu, bir senede dibe vurmaktır.

Ne yapmalı? Çalışmak, ölçülü olmak ve sabırlı olmak gerekir. Bir senede kimse Bill Gates olamaz. O da zaten bir senede bunları yapmadı. Azimle ve çalışarak geliştirilir girişim. Mükemmel bir fikir olsa bile her şey sabır, zaman ve çalışma ister.


4 Haziran 2010 Cuma

Güven İmaj ve İş Ahlakı Üçgen


İnsanlar bir şeyler alırken her zaman tanıdıkları bildikleri ve de güvendikleri yerlerden alış veriş yapmayı yeğlerler.

İnsanoğlunun doğasında vardır hata yapmaktan korkmak. Aslında bir bakıma doğrudur da bu her zaman doğru hareketi yapmayı isteme refleksi. İnsanların birbirine güvenmesi ticarette ve bir ilişkide çok önemlidir. Herkes bir iş yapacağı sırada en güvendiği insanla yola çıkmayı ister. Hele iş ticaretse yani ortada paylaşılacak bir meta varsa özellikle bu güven isteği iki üç beklide daha fazla katına çıkar.

Geçen bir yerde okudum Fukuyama güven eksikliği olan toplumları sıralarken, Türkiye’yi en baştaki sıralara taşımış. Kendi kendime çok hayıflandım doğrusu. Hoş kendisi bu konuda çokta haksız değil. Bizde çıkmamış mı ki ‘babana bile güvenme’ deyimi. Belki de insanın güven namına hiçbir sıkıntısı olmaması gereken aile kurumuna karşı bile şüphe uyandırtıyor insana. Sanıyorum bizim insanlarımızın önce kendine sonrasında ailesine akabinde çevresine ve nihayetinde de ülkesine güvenmesi gerekiyor ki, diğer ulusları kendine güvendirsin.

İkinci konu imaj meselesi:

Buna konuya İmaj problemi olarak başlamadım çünkü eğer bir konuyu problem olarak alırsanız bunu büyütmek için bir nedeniniz olmuş olur. Her kesinde bildiği gibi kaşınan yaralar büyür ve büyüyen yaralar içinden çıkılamaz kara delikler oluşturmaya namzet sıkıntılar oluşturmak için fırsatlar kollar. Yapmamız gereken şey aslında çok basit. Biz, olayları iyi tahlil edip ihtiyaca uygun ilaçlar vererek estetik operasyonlar yapacağız.

Yazımızda şimdiye kadar hep olumsuz durumlardan bahsettik şimdide bu olumsuzlukların çözüm yollarından bahsetmemiz lazım.

Birinci öncelikli meselemiz Eğitim. Şahsım adına milletlerin uygarlık yolculuğunda eğitimden daha etkili bir konunun olduğunu sanmıyorum. Büyük medeniyetlerin oluşmasını sağlayan en önemli etken o toplumların yetiştirdiği kanaat önderlerinin entelektüel seviyesi, olmuştur. Bu önderlerinin yetişmesi de bilindiği gibi eğitim ile olmuştur. Gidenler görmüştür yurt dışındaki metrolarda herkesin ama herkesin elinde kitaplar vardır. İnsanlar beş dakikalığına binseler bile çantalarından kitaplarını çıkartıp okurlar. Bence harikulade bir alışkanlık. İnsanlar okudukça bilirler bildikçe araştırırlar ve araştırdıkça ortaya bazı veriler koyarlar. Eğer araştırma olmazsa bu bizi intihale intihalde taklitçiliğe götürür. Kendimi şu veciz ifadeyi kullanmaktan alamayacağım. ‘Taklitler sadece ve sadece aslını güçlendirir.

Aslında biz millet olarak birçok konuda medeniyetlere mihmandarlık yapmışız. Mimar Sinan’ın yaptığı eserler hala güncelliğini koruyor. Üstatıdın eserleri birer mimarlık dehası. Piri Reisin çizdiği haritalar hala güncelliğini koruyor. Bu insanların başarıların tek bir sırrı vardı ‘iş ahlakı’ onlar bundan hiç mi hiç ödün vermediler. Anistein in bir sözü benim çok hoşuma gider ‘benim diğer insanlardan tek farkım var o da bir işi yüz defa düşünüp farklı farklı yollardan denememdir’ diyor. Buradan benim anladığım ‘işin peşini bırakmam’ diyor. Belki kendi işimizde de, ‘bir merceğin ışığı toplayıp, kâğıdı yaktığı gibi’ olmalıyız. Yani işlerimizde ilgimizi ve alakamızı çok dağıtmamalıyız. Bir iş yaparken o işi bir seferlik değil, birkaç sefer daha yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Hesaplarımızı hep kalıcılık üzerine yapıp uzun vadeli planlar yapmalıyız. Yani uzun sözün kısası ‘hele bugün geçsin yarına Allah kerim demeyip. Allah her zaman kerimdir ama bizim planlarımız yarınlar içindir de’ demeliyiz. Ancak ve ancak bu şekilde imajımızı düzeltebiliriz.

Haddim olmayarak , genel olarak toplumumuzun sıkıntılarından bir nebze de olsa söz etmeye çalıştım, eğer bunlara birazcık ışık tutabildiysek ne mutlu bizlere.

3 Haziran 2010 Perşembe

Kişisel Marka Nasıl Yaratılır?

Yalnızca ünlülerin ya da şirket liderlerinin değil, her profesyonelin markalaşmaya ihtiyacı var. Kişisel markanızı yaratmak ise farklılaşmakla, işinize değer katmakla ve insanların sizi nasıl algılayacağını yönetmekle mümkün.

Bunun için gereken adımları ise şöyle sıralayabiliriz:

Bir konuda uzmanlaşın: Herhangi bir konuyu en iyi bilen ve uygulayan kişilerden biri olduğunuzda, hatırlanmanız kolaylaşacaktır. Konsantre olduğunuz konuda kişisel marka olmak, diğerlerinin sizi o uzmanlık alanının lideri şeklinde algılamasıdır.

Yaratıcı olmaya gayret edin: Kültürel birikiminizi, şirketinize fayda sağlayacak şekilde ifade edebileceğiniz bir hayal gücü ve tasarım ufku, kişisel markanızı da derinleştirir.

Kendinizi iyi konumlandırın: Kişisel marka, başkalarının ve dış dünyanın size biçtiği değerdir. Bu değerin tam anlamı ile oluşması için, en uygun ortam ve yerde bulunmayı amaçlayın. Konumlanmayı yanlış yaptığınızda, beceri ve yeteneklerinizin kıymeti bilinmez.

Tutkulu olun: Her tür marka, öncelikle bir duygu işidir. En sıradan işi bile, en iyi şekilde yapmaya çabalayın.

Özgün olun ve farklılık yaratın: Kişiliğiniz, yaptığınız her işe damgasını vursun. Kişilik imzanız, yaptığınız her işte fark edilsin.

Güvenilirliği ön planda tutun: Tutulmayan tek bir söz, yılların birikimini bir anda yok edebilir.

İletişim ağınızı sabırla örün: Diğer markalar gibi, kişisel marka da ancak bir sosyal ilişkiler ağı içinde var olabilir. Çevrenizi 360 derecelik bir bakış açısı ile değerlendirerek iletişim ağını ördüğünüzde, markanız süreklilik kazanır. Konferanslara, seminerlere, organizasyonlara katılın, tanışın ve sürekli temasta kalın.

Kendinizi analiz edin: Kişisel markalaşmada, pazarı iyi analiz ettikten sonra, kendi kendinizin muhasebesini yapın. Güçlü yanlarım nedir, zayıf yanlarım nedir? Rekabet ettiğim insanlarla kendi markamı nasıl kıyaslayabilirim? Bunu yaptıktan sonra, anahtar niteliklere ve sizi farklılaştıran araçlara odaklanın.

Ölçüm yapın: Etkinliğinizi mutlaka teyit edin. Portföyümde geçen yılkine göre nasıl bir fark oluştu? Hangi yeni projeleri üstlendim? Network’ümü nasıl genişlettim? Eğer bir gelişme gözlemleyemiyorsanız, stratejinizi değiştirin.

Kaynak: Bu yazı, Kolay İletişim tarafından, KobiFinans için hazırlanmıştır

İş Hayatında Marka Olmanın Adımları Nelerdir?

Kişisel marka yaratmanız için, bazı değerler, kişilik özelliklerinize bağlıdır, doğuştan gelir. Ancak bunun üzerine ekleyeceğiniz stratejik adımlar, kısa sürede farklılaşmanızı sağlayacaktır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Analitik düşünün: Her sorunu doğru bir şekilde analiz ederek, çözüm yolları geliştirmek, doğru kararlar vermenizi sağlayacaktır.

Delege edin: Yönetici olarak, eğer orta ve üst seviyeye geldiyseniz, yine de hala ‘Her işi ben yaparım’ diyorsanız, yanlış yoldasınız demektir.

Şikayetçi bir tip olmaktan sakının: Sizi hep çözümler üreten bir insan olarak tanımaları gerekir.

Her şeye evet demeyin: Rekabetin etkisiyle, olur olmaz her şeyi yapmayın. Sabırlı olun, stratejik olun. Bekleyin, bekleyin, bekleyin. Bu üç bekleme aşamasından sonraki aksiyonunuz güçlü ve vurucu olsun, geriye dönüş olmasın.

Patronunuzu, yönetiminizi anlayın: Öneriler getirebilir, yorumlarda bulunabilirsiniz ama o ticari döngüyü siz yönetmiyorsunuz, unutmayın. Tasvip etmeseniz dahi sabır ve saygı gösterin.

Şirketin stratejisini ve yol haritasını etkileyen kişi ve olayları iyi gözlemleyin: Habersiz kalmayın. Gelişmelere göre duruşunuzu ortaya koyun. Ama sakın yanar döner olmayın.

Planlayın: Kişisel kariyer hedeflerinizin stratejik bir zaman ve aksiyon planı olmalı. Ve bunu hep hatırlamalısınız.

Fırsatları değerlendirin: Hangi işte, hangi konumda olursanız olun, bulunduğunuz kariyer basamağını çok iyi değerlendirin. Bu hamleler yüzde 90 ihtimalle sizi daha iyi basamaklara tırmandıracaktır.

Yatay genişlemeye odaklanın: Dikey yükselmeden daha çok yatay genişleme ve sağlam bir iş network’ü oluşturmak gerek. Yeni ve nüfuzlu insanlarla tanışmak ve iletişimi sürekli tutmak önemlidir.

Ticareti anlayın: Hepimiz ticari kuruluşlardan kendi ticaretimiz için para kazanıyoruz. Fakat, sistemin nasıl yürüdüğü hakkında en ufak fikrimiz yoksa kariyerimizi de yönetemeyiz.

Dedikodudan kaçın: Bu sizin itibarınıza zarar verebilir.

Kanıtları tutun: Bugün ve gelecekte, başkalarının yaratabileceği riskli durumlara karşı, elinizde her zaman, güçlü bir arşiv olmalı… Paranoyakça davranmayın ama tedbirli olun.

Dengeli olun: Hayatın yalnızca işten ibaret olmadığını bilmek gerek… Doğru, verimli, hızlı çalışabiliriz ama mola moladır, tatil de tatil. Göze girmek için mesai yapanlara hiç inanmayın.

Çok satmanın sırrı: “Pazarlama Karması” – 4P

Pazara ilişkin topladığınız bilgileri, hedef kitle ölçütlerine göre analiz ettikten sonra yapmanız gereken, pazarlama karmasını oluşturmaktır. Ama, pazarlama karmasını oluşturmadan önce, yanıtlamanız gereken bir kaç soru var:

Klasik 4P kuralı : 1.Product, 2.Promotion, 3.Price, 4.Place

Oluşturmak üzere olduğunuz yeni pazarlama karmasıyla hedefiniz,

*Varolan müşteri sayısını artırmak mı?

*Pazar payını artırmak mı? (Eğer öyleyse, hedeflediğiniz pazar payı ne?)

*Satışları artırmak mı? (Eğer öyleyse, ne kadar?)

*Daha önce satış yapmadığınız yeni bölgelere ulaşmak mı?

*Müşterinin satın alım sayısını artırmak mı?

Kararınızı verdikten sonra, bu hedefe ulaşmak için bir tarih belirleyin. Arkasından, sizi bu hedefe götürecek olan pazarlama karmasını oluşturmaya başlayabiliriz.

Pazarlama karması, girişimcilere, farklı pazarlama kararlarını tek bir strateji altında toplama olanağını sağlar. Yani, ürün ya da hizmete ilişkin kararların yanısıra, promosyon ve tanıtım, fiyatlandırma ve satış noktaları gibi, bir pazarlama stratejisinin kapsaması gereken temel unsurları, pazarlama karması altında toplayabilirsiniz. Bu kararların tümü, tek tek, şirketinizin kaderini belirleyecek öneme sahipler.

(1.PRODUCT) ÜRÜN VE HİZMETİN BİZZAT KENDİSİ BİR PAZARLAMA ARACIDIR

Müşterinin beğenisine sunduğunuz ürün ya da hizmetin bizzat kendisi, bir pazarlama aracıdır. Ürettiğiniz ürünün ya da hizmeti içeriğini, rengini, biçimini değiştirmek, müşterinin ilgisini çekecektir. Aynı şekilde, pazara yeni sunulan ürünün kendisi de, hedeflediği kitleye yönelik bir mesaj taşır.

Ama ürün ya da hizmetinizin taşıyacağı yeni özelliklerine ilişkin kararınızı, müşteri analizi ve müşteri hedeflemesine göre almanız gerektiğini unutmayın. Örneğin, sunduğunuz hizmetin içeriğini değiştirirken, müşterinin belirli bir bölümünün, sizin yarattığınız yeni içeriğe ihtiyaç duyduğu halde, pazarda bu ihtiyacı karşılayan bir firma olmadığını, ya da varsa bile bu firmanın yeni içeriğe yönelik talebi tek başına karşılayamadığını saptamış olmanız gerekir.

(2.PROMOTION) PROMOSYON VE TANITIM

Pazarlama karmasının en önemli unsurlarından biri de, tanıtım stratejisidir. Tanıtımın, düşük maliyetli yolları olduğu kadar, büyük bütçelerle yapılacak biçimleri de var. Tanıtımda kullanacağınız mecraların başlıcaları:

*Broşür kullanarak doğrudan postalama

*Afiş ve açıkhava duyurusu (Billboardlar)

*Televizyon, basın ya da radyolarda reklam yayınlamak

*Ulusal ya da yerel basına yönelik PR (Halkla ilişkiler) faaliyetleri

*Müşterilerin ilgisini çekebilecek bir faaliyete sponsor olmak

Tanıtımda kullanabileceğiniz araçlardan biri de, promosyondur. Promosyon, müşteri için ek bir cazibe unsuru oluşturur. Örneğin:

*Bir ürün fiyatına 2 ürün verebilir,

*Belirli dönemlere ilişkin özel satış fiyatları belirleyebilir,

*Özel kuponlara indirim uygulayabilirsiniz.

(3.PRICE) FİYATLANDIRMA

Ürününüzün ya da hizmetinizin fiyatı, toplam gelirlerinizi etkileyecek en önemli unsurdur. Fiyatlandırma kararını alırken dikkate alınması gereken temel değişkenler,

*Ürün ya da hizmetinize yönelik pazardaki toplam talep,

*Pazar fiyatı

*Müşterinin, fiyat değişimlerine verdiği tepkidir.

Bu sonuncu unsur, özel bir öneme sahip. Kimi ürünlerin fiyat elastikiyeti yüksektir. Örneğin, Türkiyede temizlik ürünleri sektöründe, müşteriler, yüksek fiyatlı bir üründen kolaylıkla vazgeçebilirler. Özellikle de kriz dönemlerinde.

Kimi alanlarda ise, fiyat elastikiyeti, yok denecek kadar azdır. Çok klasik bir örnek verelim: Ekmek, fiyat oynamalarına karşı talebinde belirgin bir farklılık görünmeyen ürünlerden biridir.

Fiyatlandırmada belirli olan başka unsurlar da var. Örneğin, kişiye özel bir hizmet ya da ürün ya da hizmetin müşterinin ayağına dek getirilmesi, müşterinin, pazar ortalamasının daha üstünde bir fiyat ödemesini sağlayabilir.

Bir malın ya da hizmetin fiyatı, üretim sırasında oluşan 3 temel maliyet kalemine göre belirlenir: Hammadde, işçilik ve genel faaliyet giderleri. (Faaliyet göderleri içinde, Vergiler, sigorta ve şirketin diğer giderleri yer alır.)

Maliyet belirlendikten sonra, üstüne kar marjı konulur. Her ne kadar, Türkiyede pek çok şirket, kendi sektöründe geçerli olan kar marjını baz alsa da, doğru uygulama, kar marjını, şirketin sektöründeki konumlanmasına göre belirlemektir.

Fiyat, ürünün rekabet gücünü belirleyen en önemli unsurdur. O nedenle, büyük şirketler, kar marjını belirlerken, ayrıntılı analizlerden ve danışman desteğinden yararlanırlar.

(4.PLACE) YER

Pazarlama stratejinizi oluştururken, dikkat etmeniz gereken en önemli konulardan biri de, dağıtım kanallarının seçimidir. Küçük girişimciler için, mevcut toptan satıcılar ya da dağıtıcılarla çalışmak çoğu zaman en etkin yoldur. Ama, bu genel bir doğru. Buna karşılık, ürün ya da hizmetinizin müşteriye ulaşma biçimini belirlerken değerlendirmeniz gereken başka unsurlar da var.

Ürünün ya da hizmetin içeriği, satış noktasına ulaşma biçimininin seçiminde önemli bir unsurdur. Örneğin belirli bir bölgedeki restoranlara yönelik ürettiğiniz ürün için, dağıtım ağını şirket içinde oluşturmanın daha etkili olacağı açık. Ama buna karşılık, satışların çok sayıda satış noktası üzerinden yapılıyor olması (Örneğin kuru gıda, su vb.), bir toptancıyla çalışmanın daha etkin sonuçlar sağlamasını getirebilir.

SATIŞ İLE PAZARLAMANIN FARKI NEDİR?

Günümüzde satış ile pazarlama birbirine karıştırılmaktadır. Hatta her ikisinin de aynı şeyler olduğunu düşünen ve bu şekilde değerlendiren çok kişi vardır. Oysa satış ve pazarlama birbirinden çok ayrı kavramlar olduğu gibi, her ikisinin de görevleri çok farklıdır. Çok basit bir örnek vermek gerekirse; bir lokantada “Pazarlama” aşçı ise, “Satış” garsondur. Bu örnekte anlatılamayan tek şey, aşçının mutfaktan çıkıp, müşterilerle konuşarak, sunulan yemek hakkında müşterilerin beğenisini sorması ve ertesi gün yapılacak yemek çeşitleri için müşterilerden fikir almasıdır. Yani, “Pazarlama” ürünü hazırlar, “Satış”a satması için sunar. Aslında “Pazarlama” hiçbir zaman “Satış”tan kopmaz, satış departmanı ile birlikte hareket eder. Her türlü bilgiyi satıştan alır ve değerlendirir. Satış sonrası ise “Pazarlama”nın görevleri bitmez, ürünün tutundurma (Tanıtım, promosyon ve benzeri) çalışmalarına devam eder. Bu anlatımdan, pazarlamanın her şeyi yaptığının, satışın ise sadece ürünü satmak gibi bir işlem yaptığının çıkarımını yapmak yanlış olur. Satış, şirketin vurucu gücüdür. Satış, ürünü kime satacağını, kaç tane satacağını, müşterinin ticari riskini, satılan ürünün bedelinin tahsilini üstlenir. Aslında, pazarlama olmazsa, satış yapılamaz; satış olmazsa, pazarlama yapılamaz. Buraya biraz açıklık getirmekte fayda var; doğru pazarlama çalışmaları yapmadan satışa sunulan bir ürünün satış şansı düşük olur. Satış yapılmazsa, para gelmeyeceği için de, pazarlamanın en önemli görevlerinden biri olan “Tutundurma” faaliyetleri yapılamaz.

Platforman

Platforman
Geçtiğimiz Pazar günü, Gelişim Platformu Derneği olarak Sosyal Sorumluluk Projeleri kapsamında ''Fidan Dikme Şenliği'' düzenledik. Yaklaşık biray önce duyurusunu yapmaya başladığımız etkinliğe, üyelerimiz yoğun ilgi gösterdi. Bu yıl Kemerbuzgaz'da bulunan derneğimize ait ormanımız, Platforman'a 1000 yeni fidan diktik.
Sabahın erken saatinde GP önünde buluşan üyeler , araçlarla Kemerburgaz'a götürüldü. Üyelerimize öncelikle ağaç dikimi hakkında genel bilgiler verildi.


Üyelerimiz fidan dikimi hakkında verilen birifingin ardından, kendi isimlerine hazırlanan fidan etiketlerini aldılar. Ardından fidanları dikip kendi isimlerine etiketlediler.

Ağva ATV Safari Turu

Ağva ATV Safari Turu / Endüstri Topluluğu
Gezi Tarihi :2010 Haziran 27 -Yer:Ağva
Toplam Ücret:

Endüstri Topluluğu 27 Haziran'da AĞVA' da ATV Safarisine gidiyor. Gelişim Platformu Derneği'nin en aktif grubu olan Endüstri Topluluğu, İstanbul stresiniden uzaklaşabilmek amacı ile Ağva'da ATV araçları ile bir Safari turu etkinliğine hazırlanıyor. Adrenalin dolu, doğa ile başbaşa kalacağınız, enerji depolayacağınız etkinliğimize tüm üyelerimiz davetlidir. Geç kalmadan rezervasyonunuzu yaptırınız.

Programa katılmak isteyenlerin aşağıdaki hesab adresine 3 gün öncesinden ödeme yapılması rica edilir.

Garanti Bankası
Metro Mecidiyeköy Şubesi
Hesap No: 6299984
Gelişim platformu Derneği
Açıklma : İsim Soyisim
Not:Rezarvasyon yaptıranların gelmeme durumunda ücret geri iade edilir :) .